SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

 

İzzettin Çopur

 (E.) Tnk. Kd. Albay

 Araştırmacı Yazar

 

 

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

(23 Ağustos – 13 Eylül 1921)- Siyasi Durum

1.Türkiye’de

İngilizler hâlâ Sevr Antlaşması’nın ve doğu sorununun kendi istek ve çıkarlarına göre çözümlenmesi için çaba harcıyorlardı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Milli Türk Hükümetini zor durumda bırakmak için Yunanlıların Anadolu’da ilerlemesini teşvik ederek silah ve malzeme olarak desteklemişlerdi.

Bu sıralarda memlekette iç güvenliği ve huzuru bozmak için iç ve dış güçler olanca kuvvetleriyle çaba harcıyorlardı. Bu nedenle ülkede ayaklanmalar başlamıştı. Mart 1921’de başlayan Koçkiri Ayaklanması, 17 Haziran 1921’de bastırılmıştı. Rum Pontusluların başlattığı ayaklanmaya karşı da, Merkez Ordusu’nun giriştiği harekât başarı ile devam ediyordu.

Ayaklanmalara karşı gösterilen bu başarılara rağmen, Batı Cephesi Komutanlığı birliklerinin Kütahya, Eskişehir ve Afyon gibi önemli şehirlerimizle birlikte bu arazi kesimini düşmana bırakılması ve ordunun büyük fedakârlık göstererek Sakarya nehrinin doğusuna çekilmesi, kamuoyunda büyük bir moral bozukluğu yaratmıştı.

23 Temmuz – 5 Ağustos 1921 tarihleri arasındaki bu sarsıntılı dönem, 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkomutan sıfatıyla ordunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini eline almasıyla son bulmuştu. Ardından 7-8 Ağustos 1921’de Teklifi-i Milliye emirleri yayınlanarak, savaş için ülkenin bütün kaynaklarının kullanılması hedeflenmişti.

2. Yunanistan’da

Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kazandıktan sonra üstünlüklerini dünya kamuoyuna kanıtlamış olduklarını düşünüyorlardı. İngiltere ise Başbakan Lloyd George’un ağzıyla, “Milli Türk Kuvvetlerini yenmiş bulunan Yunanistan’ın Sevr Antlaşması esaslarıyla yetinemeyeceği” şeklinde ileri sürdüğü büyük vaatlerle Yunanistan’ı barışa değil taarruza teşvik ediyordu.

Nihayet Yunan Başbakan’ı Gunaris, durumu yerinde incelemek üzere Atina’dan 26 Temmuz 1921 tarihinde Kütahya’ya gelmiş, ordu kurmay başkanlığınca kendisine verilen brifingde;

“ Türk Ordusunun takiple yok edilebileceği ve Ankara’daki savaş gereçlerinin tahrip edilebileceğini” nin açıklanması üzerine, bu görüşün Yunan Hükümeti’nce de hararetle ve resmen desteklenmesi sonucunda, Yunanlılar, Ankara istikametinde yeni bir maceraya (Sakarya Meydan Muharebesi) daha sürüklenmiş oldular.

 B- Askeri Durum

1.Genel Hazırlıklar

A. Türk Ordusu

Sakarya Muharebesi, Türk Ordusu için bir “yokluk ve yoksulluk savaşı” olmuştur.

Sakarya Muharebesi öncesi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk emriyle 7-8 Ağustos 1921 tarihinde “Tekâlif-i Milliye” emirleri çıkarılarak ordunun noksanlıkları tamamlanmaya çalışılmıştır. Bu emirler sayesinde halk kendi elindeki taşıma araçları ile ayda bir defa 100 km’lik bir mesafeye askeri malzeme taşımak yükümlülüğü altına sokulmuş (5 numaralı emir), halkın elindeki taşıt araçları ve taşıt hayvanlarının bedeli sonradan ödenmek üzere % 20’sine el konulmuştur. (10 numaralı emir)

İtilâf kuvvetlerinin her taraftan Anadolu’yu işgale başladığı bu kötü koşullarda, küçücük İnebolu iskelesi malzeme boşaltmak ve depolamak açısından Ankara için büyük önem taşıyordu. İnebolu-Ankara yolu, Kurtuluş Savaşı’nın zafere ulaşmasında çok önemli katkıları olmuştur.

Savaş sırasında demir yolların % 95’şi de İtilâf kuvvetlerinin kontrolündeydi. Türklerin elinde kalan kısacık Ankara-Polatlı demiryolu, Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasında başlı başına kurtarıcı bir rol oynamıştı. Ankara-Polatlı treninin kazanı, kömür olmadığı için hat boyundaki ağaçlar kesilerek ısıtılmıştı.

Türk Ordu’su Sakarya gerilerine çekildiği sıralarda Konya’daki Batı Anadolu Menzil Müfettişliğinden başka, bir Ankara Menzil Müfettişliği ile Konya menziline bağlı olarak Akşehir’de de bir Menzil Müfettişliği kurulmuş ve böylece bir ikmal ve iaşe akışı oluşturulmuştu.

Konya menzili ile Akşehir-Ilgın üzerinden Akgöl-Bayat konma ve toplanma bölgesine, Sarayönü’nden Polatlı’ya, Konya-Koçhisar üzerinden Ankara’ya ikmal ve iaşe sevkiyatı yapıldığı gibi, Ankara menzili ile de Kastamonu-Çankırı-Ankara, Bolu-Mudurnu-Nallıhan ve Keskin-Köprüköy-Bâlâ hatları üzerinden de bölgeye ikmal akışı yapılmıştır. Bu ikmal ve iaşe menzilleri ve faaliyetleri, Sakarya Meydan Muharebesinin kazanılmasında çok önemli etkinlikleri olmuştur.

Bu yokluk ve araç, silah ve malzeme yetersizliği içinde, Anadolu’da 30 gün gibi kısa bir süre içinde neredeyse yoktan ve yeniden bir Sakarya ordusu yaratılmış ve ondan sonra da 21 gün 21 gece süren ölüm ve kalım savaşına dayanılabilmişti.

B. Yunan Ordusu

Sakarya Muharebesine gelinceye kadar Yunanlıların Anadolu’daki hareket ve ikmal üsleri İzmir’di. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Yunan ordusunun sıklet merkezi Eskişehir bölgesine intikal edence ikmal üssü de İzmir’den Mudanya’ya nakledilmişti. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden ardından Türk Ordusu, Sakarya nehri gerisine çekilmişti. Sakarya Muharebesi esnasında, Yunan ordusunun geri ve menzil işleri ile iaşe ve ikmal faaliyetleri oldukça mükemmeldi.

2. Kuruluş ve Konuşlar

A. Türk Ordusu

Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra insan gücünün 1/2’sini, silâh gücünün de 1/10’unu kaybetmiş olan Batı Cephesi Komutanlığı, birliklerine 18 Temmuz 1921 tarihinde verdiği emirle ordunun Sakarya gerisine çekilmesini emretmişti.

Ağustos 1921 ayı ortalarına doğru yapılan yeni düzenlemeyle Türk Ordusunun konuş ve kuruluş durumu şöyle olmuştu;

Başkomutan; Mustafa Kemal Paşa (Mareşal Atatürk),

Genelkurmay Başkanı; Orgeneral Fevzi Çakmak (Mareşal),

Başkomutanlık karargâhı; Ankara,

Batı Cephesi Komutanı; Tümgeneral İsmet İnönü (Orgeneral),

Batı Cephesi Komutanlığı; Yunan taarruzuna karşı, kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda yedi grup (kolordu karşılığı) halinde mevzilendirmiş ve düzenlemiştir. Karargâh merkezi Ankara-Polatlı arasında Alagöz çevresinde bulunmaktaydı.

23 Ağustos 1921’de Batı Cephesi Komutanlığı’nın genel kuvveti;

Subay. : 6855

Er. : 122.086

Tüfek. : 63.416

Ağır makineli tüfek. : 824

Hafif makineli tüfek. : 344

Top. : 181

Bu kuvvetlerden Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılanların sayısı; 5401 subay, 96.326 er, 54.572 tüfek, 825 makineli tüfek ve 169 top kadardır.

B. Yunan Ordusu

Yunan Kara Kuvvetleri; 16 Tümenden oluşan 5 Kolordu ve 1 Süvari Tugayı’ndan kurulmuş bulunuyordu. Bunlardan 2 Kolordu (5 Tümen) Rumeli ve Yunanistan’da, 3 Kolordu (11 Tümen ve 1 Süvari Tugay’ı) Anadolu’da bulunmaktaydı.

Yunan Ordusu’nun konuş ve kuruluşu:

Başkomutan; Kral Konstantin,

Genelkurmay Başkanı; Korgeneral Victor Dusmanis,

Başkomutanlık Karargâhı ve bağlı birlikleri; İzmir ve civarındadır.

Küçük Asya Ordusu; Korgeneral Papulas,

Karargâhı; Eskişehir.

Yunan Ordusunun kuvveti;

Anadolu’da;

Subay. : 5500

Er. : 178.000

Tüfek. : 75.000

Ağır makineli tüfek. : 684

Hafif makineli tüfek. : 2084

Top.                             : 368

Uçak.                            : 18

Bu kuvvetlerden Sakarya Meydan Muharebesinde; Subay: 3780, Er: 120,00’nin katıldığı anlaşılmıştır. [1]

 C. Harekât Planları

1. Türk Harekât Planı

Yunan Kuvvetlerini karşılamaya hazırlanan Türk Ordusu, yaklaşık 100 km’ye varan cephe genişliği ve 25 km’ye yakın bir derinlik içinde, arazinin önemli noktalarına yerleşerek ve Sakarya nehrini bir engel olarak önüne alarak, oynak muharebe esaslarına uygun olarak savunma karar almıştır. Bu savaşa kadar savunmalar; orduların bir hat üzerinde yerleştirilmesi, bu hatta başarılı olunamazsa geride başka bir hatta çekinilmesi biçiminde uygulanmıştı.  Ancak Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1921 günü “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Emrini vermiştir. Böylece hat taktiği bırakılarak, çekilme olsa bile birliklerin tutunabilecekleri ilk yerde savunmaya devam etmeleri sağlanmıştır. (Kroki-1)

2. Yunan Harekât Planı

Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Yunan ordusunun hemen Türk ordusunu takibe geçmesi gerekirken, her nedense bunu yapmayarak, Eskişehir-Seyitgazi (Eskişehir’in güneyinde) bölgesinde üç haftalık bir duraklama ve tereddüt devresi geçirmişti.

Yunan ordusundaki bu tereddüttü gidermek ve girişilecek hareketler için esaslı bir karar vermek maksadıyla 27 Temmuz 1921’de Kütahya’da Yunan Kralı’nın (Konstantin) başkanlığında bir harp meclisi kurulmuştu. Bu meclisin belirlediği taarruz plânı hakkında Küçük Asya Yunan ordusu İkinci Başkanı General İstratikos, “Sakarya Muharebâtı” adlı eserinde özetle şunları kaydetmektedir;

“… Sol kanadı Porsuk suyu boyunca bulunan 3ncü Kolordu, Porsuk suyunun kuzeyinde olan ve Türk siperlerinin bulunduğu Mihalıççık üzerine yürüyecekti. 1nci Kolordu, 3ncü Kolordu’nun sağında ve sağ kanadı Sakarya nehrinin güney kolu boyunca, 2nci Kolordu’da bu suyun güneyinden sol kanadı suyun kıyısı boyunca ilerleyecekti. Süvari Tugayı ise 2nci Kolordu’nun emrinde olarak ordunun sağ kanadına veriliyordu. İscekarahisar ( İscehisar-Afyonkarahisar’ın kuzeyinde) bölgesinde bulunan 9ncu Tümen, bağlı bulunduğu 2nci Kolordu’nun sağ kanadına katılmak üzere Aziziye (Emirdağ-Afyonkarahisar) yolu ile yürümek emrini almıştı.”

 Kroki-1


Türk ve Yunan Harekat Plânı

(9 Ağustos 1921)

Sakarya Meydan Muharebesi’nin safhaları

A. Birinci Safha (14-22 Ağustos 1921)

Yunan Ordusu, hazırlanan plân gereğince 14 Ağustos 1921 günü 3ncü Kolordusu, 3 Tümeni ile (3.7.10 Tümenler) Porsuk Çayı vadisinden ve kuzeyinden, 1nci Kolordusu, 3 Tümeni ile (1. 2.12nci Tümenler)  Porsuk Çayı güneyinden, 2nci Kolordusu, 3 Tümeni (5. 9.13ncü Tümenler) ve 1nci Süvari Tugayı ile Sakarya Nehri güneyinden önlerindeki zayıf Türk Süvari örtme kuvvetlerini atarak ileri harekâta başladılar. (Kroki-2)

15 Ağustos 1921günü akşamına kadar Tatarcık-Sarıköy-Sivrihisar-Emirdağ hattına varan Yunan kuvvetleri, ciddi bir Türk direnişi ile karşılaşmayınca Türk Ordusunun Sakarya doğusuna çekildiğini anlamışlardı. 16 Ağustos 1921 gün Küçük Asya Yunan Ordusu Komutanı Korgeneral Papulas emri ile ileri harekâta devam eden Yunan Ordusu, aynı gün akşamı Mihalıççık-Sivrihisar doğusu Fettahoğlu-Davulga hattına ulaşmışlardı.

Yunan kuvvetlerinin güneye kaydırılmakta olduğu haberinin alınması üzerine Batı Cephesi Komutanlığı’nca; 4ncü Grup Toydemir Köyü (Polatlı ilçesine bağlı, Polatlı’ya 22 km. mesafede) bölgesine,  3ncü Grup Haymana bölgesine kaydırıldı. 2nci Grup’un güney kanadı da Mangal Dağı bölgesine intikal ettirildi.

18 Ağustos 1921 tarihinden sonra Sakarya nehrini güneyden geçen Yunanlılar, Haymana genel doğrultusunda kuşatma yapmak amacıyla Sivrihisar’dan itibaren güneye çark etmeye başladı. Yunan Ordusu, 21 Ağustos’ta ise Sakarya güney kolu üzerindeki Hacı Hüseyin ve Fettahoğlu köprülerinden Sakarya’yı geçtiler ve Mangal Dağı genel doğrultusunda ilerlemeye başladılar.

Buna göre, Küçük Asya Yunan Ordusu, 8 Tümen’den oluşan 3 Kolordu ile Türk savunma mevzilerine güney kanattan Haymana-Ankara genel mihverinde bir kuşatma manevrası uygularken, Sakarya güney kolu ile Porsuk Çayı arasındaki bölgede tertiplenen takviyeli 7nci Tümen de Orta Sakarya kesiminde Türk kuvvetlerini tespit edecekti.

Kesif unsurlarından Yunanlıların biraz önce açıklanan taarruz plânlarını uygulayacakları anlaşılınca, Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı, Alagöz Köyüne (Polatlı-Ankara arasında) nakledildi. Bu arada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fevzi Çakmak’ta güney kanatta seyyar durumda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emirlerine göre harekâtı sevk ve idare etmek üzere görevlendirilmişti.

 

 Kroki-2


Yunan Ordusunun Sakarya’da İlerleyişi

(14-22 Ağustos 1921)

 Ankara’nın batısında önemli bir savaş vermeyi zorunlu görmekteyiz

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, 21 Ağustos 1921 tarihinde Batı Cephesinden Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgrafta (özetle);

“… Telgrafınızı Batı Cephesi Karargâhında aldım. Bir dağ ve bir fedakâr kalsa da, bağımsızlık davamızın süreceği konusundaki kesin inancınızı Yunan ordusu ile meydan savaşına (Sakarya Meydan Muharebesi) tutuştuğumuz bir sırada sizin tarafınızdan yinelenmesi ve desteklenmesi yüreklerde büyük rahatlıklara sebep oldu.

Askeri harekât plânımız tıpkı belirttiğiniz görüşler gibi düşünülmektedir. Yalnız, Ankara’nın batısında önemli bir savaş vermeyi genel düşüncelere göre, zorunlu görmekteyiz. Allah korusun kuvvetimiz ve durumumuzda uygun görülmemektedir. Düşmanla savaş ilişkisi oluşmuştur. Yarından başlamak üzere ciddi savaşları (Sakarya Meydan Muharebesi: 23 Ağustos-13 Eylül 1921) bekliyoruz. Fevzi (Çakmak), İsmet (İnönü) Paşalarla beraber Batı Cephesi Karargâhından selâmlarımızı sunarız.” [2] Demiştir.

 

B. İkinci Safha (23-30 Ağustos 1921) (Kroki-3)

Bu safha, Yunan ordusunun Sakarya doğusunda bulunan Türk kuvvetlerine taarruzu ve güney kanattan kuşatma teşebbüsünü içermektedir.

23 Ağustos 1921 günü Türk İstiklal Savaşı tarihinde Mangal Dağı Muharebeleri olarak geçmiştir. Mangal Dağı’nı savunmakla görevlendirilen 2nci Grup (2nci Kolordu) ait 5nci Tümen, 3 alayı ile ileri savunma bölgesinde olmak üzere tertiplenmişti. (Kroki-3)

23 Ağustos 1921 günü sabahı erken saatlerde başlayan Yunan taarruzları, başlangıçlarda büyük ölçüde başarılı olamamışsa da öğleye doğru değişen hava şartları, yağan çok şiddetli yağmur, mevzilerimize doğru esen fırtına, birçok güçlüklerle yapılabilen kıta intikallerimizi sınırlamış, hatta dondurmuş ve bu bölgede yapılan savunma ateşlerimizi etkisiz bırakmıştı. Böylece Yunanlılar zayiat vermeden, gücünü yitirmeden kolaylıkla mevzilerimize yanaşmış ve fırtına dinince bütün şiddeti ile tekrar taarruza başlamıştı.

2nci Grup Komutanı Albay Selahattin Adil, 5nci Tümen’i bir alayla destekleme olanağı bulamadığından, Yunanlılar, 24 Ağustos günü daha büyük kuvvetlerle Mangal Dağı’nı kuşatarak 5nci Tümen’i yok etmesini önlemek amacıyla bütün sorumluluğu üstüne alarak çekilme kararı verdi.

24 Ağustos 1921 günü Beylik Köprü Muharebesi adıyla anılır. Yunanlılar,

Cephenin sağ kanadındaki Türk kuvvetlerini yerinde tespit etmek amacıyla Polatlı’nın 14 km kuzeybatısındaki Beylik Köprü kesiminden saldırıya geçtiler. 3ncü Yunan kolordusunun 7nci Tümen’i, Beylik Köprü’nün hemen güneyindeki sazlıklar içinde önceden kurduğu köprüden, gece yarısı baskınla Sakarya Nehrini geçti.

Beylik Köprü doğu sırtlarını tutan 143ncü Alay, ani Yunan saldırı karşısında tutunamayarak geri çekildi. Güneş doğarken 7nci Yunan Tümen’i Beylik Köprüsü doğusuna yerleşmişti.

 Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’dan gelen emir kesindi;

“…Gece de saldırı sürdürülecek ve Yunanlılar yeni destekler almadan Sakarya’nın batısına atılacak.” [3] Ancak Yunanlıların Beylik Köprüsü doğusundaki Höyükler çizgisinde tutunmasına engel olunamadı. Yunanlıların Sakarya Nehri batısına atılamaması, Türk ordusu için moral kırıcı oldu.

25 Ağustos 1921 günü Türbe Tepe Muharebesi adıyla anılır. Türbe Tepe, Yusuf İzzet Paşa komutasındaki 3 üncü Grup’un (Kolordu) sorumluluğuna verilmişti ve 7nci Tümen tarafından savunuluyordu. Göğüs göğüsse kanlı çarpışmalardan sonra Türbe Tepe, Yunanlıların eline geçti. İki gün önce Mangal Dağı’nın şimdi de Türbe Tepe’nin elden çıkması, asıl savaşların yapılacağı beklenen Türk sol kanadında çok tehlikeli bir boşluk yaratmış ve Türk Savunmasının temel direği adeta çökmüştü.

Cephe Komutanlığı, 2nci ve 3ncü Grup komutanlarına birlikte taarruza geçerek her ne pahasına olursa olsun Türbe Tepe’nin ele geçirilmesini emretti. Ve Yıldıztepe- Ilıca’dan yapılan Türk karşı taarruzları sonucu Türbe Tepe elimize geçti.

26 Ağustos 1921’de düşmanın, Türk kuvvetlerini güneyden kuşatma ve cepheden yarma harekâtı, cephedeki Türk kuvvetlerinin direnişiyle karşılık görmüş ancak Türbe Tepe tekrar Yunanlıların eline geçmişti.

 Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarihi emrini bu tarihte (26 Ağustos 1921 günü Sakarya Meydan Muharebesinde) vermiştir.

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatan’ın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tabi olamaz. Bulunduğu sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur.” [4]

Türk Başkomutanlığı, savaşların Ankara bölgesine intikal etme ihtimalini ve buna göre Meclisin ve Bakanlar Kurulu’nun Ankara’dan çıkmalarının bir tedbir olacağını da bildirdi. Bu tedbir, Yunanlıların 27 Ağustos 1921 günü savaşa aynı şiddetle devam etmesi ve Ankara’ya yaklaşma zorunluluğuna dayanıyordu.

28 Ağustos 1921 günü genel saldırıyı sürdüren Yunan birlikleri, Çal Dağı doğrultusunda ilerlediyse de, Türk kuvvetlerinin 4 üncü gruba (Kolordu) ait 5nci Kafkas Tümeni ile 61nci Tümenleri tarafından püskürtülmüştür.

Türk Başkomutanlığı, 30 Ağustos 1921 günkü Sakarya savaşlarında, Çal Dağı’nın savunmasına özel bir önem vererek, buranın her ne bahasına olursa olsun elde bulundurulmasına dikkati çekmiştir.

 Kroki-3

 


23 Ağustos 1921 Günü Harekâtı

 

 C. Üçüncü Safha (31 Ağustos – 6 Eylül 1921) (Kroki-3)

Bu safha Yunanlıların, Haymana istikametinde cephemizi yarma girişimi olarak adlandırılabilir. Sakarya Muharebesinin en çetin, en kanlı çarpışmaları bu dönemde, cephenin orta kesiminde cereyan etmiştir. Kuşatma ile bir sonuç alamayınca Ankara yolunu Çaldağı-Haymana istikametinde açmaya çalışan Yunan ordusu, 31 Ağustos 1921 günü 1 ve 3ncü Kolorduları, Türk cephesini yarmaya teşebbüs etti ve başlangıçta Çal Dağı’nı ele geçirerek önemli bir başarı sağladı. Ancak gece yapılan bir Türk ordusunun karşı taarruzu ile Çal Dağı’nın bir bölümü Türk birliklerince geri alındı.

1 Eylül 1921’de Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Papulas’ın emriyle, 3 üncü Yunan Kolordusu Polatlı’ya, 1nci Kolordusu Çal Dağı’na, 2nci Kolordusu da Kızılkoyun-Güzelcekale çizgisine yüklendi. Çal Dağı’nın tamimiyle Yunan kuvvetlerinin eline geçmesi üzerine, savaşın Ankara’ya buluşma olasılığını düşünen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, hükümet merkezinin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması hazırlıklarına başlanmasını bildirdi. Boşalma nedeniyle Ankara’da bir bozgun havası esmeye başladı.[5]

2 Eylül 1921 günü Papulas, Polatlı ve Kızılkoyun-Güzelcekale çizgisinde durdurulduğunu ve Çal dağından başka yerde başarı kazanamadıklarını görünce, hedefi olan Ankara’ya bir an önce ulaşmaktan vazgeçerek birliklerine iki günlük bir dinlenme verdi.

5 Eylül 1921 günü sabahı, Türk cephesinin merkezine ve kuzeyden sağ kanadına karşı yapılan şiddetli Yunan saldırılarının giderek gevşemesi sonucu Türk Genelkurmayı, Yunan saldırı gücünün tükendiğini anlamış ve kuzey kanattan saldırıya geçmenin zamanının geldiği görüşünü benimsemişti.

6 Eylül 1921 günü Yunan ordusu tüm cephe boyunca saldırı etkinliğini yitirirken, Türk birlikleri saldırı hazırlıklarına girişti.

 

D. Dördüncü Safha (7-13 Eylül 1921) (Kroki-4)

Bu safha, Yunanlıların Sakarya batısına çekilişi ve Türk karşı taarruzu olarak adlandırılabilir.

10 Eylül 1921 günü Dua Tepe gibi Sakarya geçitlerine ve Beylik köprü gibi önemli bir köprüye hâkim olan bir kilit arazinin ele geçirilmesi, Türk askerinin moralini yükseltmiş ve Türk Komutanlığına durum üstünlüğünü sağlamıştı.

Yunan ordusunun Sakarya gerisine emniyetle çekilebilmesi için Dua tepe batısındaki Beylik Köprü’den Kavuncu Köprüsü ve Beş Köprü’ye kadar köprü ve geçitlerin elde bulundurulması gerekiyordu. Dua Tepe’yi ele geçiren Türklerle Beylik köprü arasında artık sadece 12-13 km’lik bir mesafe kalmıştı. Şayet Beylik Köprü’yü de Türkler ele geçirirse Yunanlıların çekilmesi büyük tehlikeye girerdi.

12 Eylül 1921 günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, beklenen karşı taarruzu ve takip emrini vererek Yunanlıların bozguna uğratılıp yok edilmesini istedi. Demiryolu güneyinden taarruz eden Türk 1nci Tümen’i (1nci Kolordu/1nci Grup), 7nci Yunan Tümen birliklerinin direnişini kırarak akşama doğru Kartaltepe’yi (Polatlı’nın batısında) ele geçirdi. 23ncü Türk Tümen’i’ de Karatepe’yi (Polatlı’nın güneyinde) ele geçirdi.

 

12-13 Eylül 1921 gecesi tamamen Sakarya Nehri batısına çekilen Yunanlılar, 22 Eylül 1921 gününe kadar da Afyon-Seyitgazi-Eskişehir hattına kadar çekilip bu hatta tutunmaya çalışmışlardır.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emirleriyle ve Türk ulusunun kanıyla yazılan ve Dünya Harp Tarihi’ne “En uzun Meydan Muharebesi” Türk İstiklâl Savaşı Tarihi’ne de “Subay Muharebesi” olarak geçen Sakarya Meydan Muharebesi destanı, 21 gün ve 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül 1921 günü Yunanlıların Sakarya Nehri doğusunu tamamen terk etmeleriyle sona ermiştir. Bundan sonra takip harekâtı başlamıştır.[6]

  Kroki-4

 


13 Eylül 1921 Harekâtı

 Yunan Ordusu yenilmiş ve Sakarya nehrinin batısına atılmıştır

Batı Cephesi Kumandanı İsmet (İnönü) Paşa’nın 13 Eylül 1921 tarihli raporu aşağıda belirtilen şekilde Başkomutanlığa gönderilmiştir.

“…23 Ağustos 1921’den beri süren Sakarya Meydan Savaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Üç günden beri süren karşı taarruzumuzun tesiri ile bugün 13 Eylül 1921 günü öğleden önce bütün düşman ordusu yenilmiş olarak ve tamamıyla nehir (Sakarya Nehri) batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız takip ediyoruz.” [7]

 Sakarya Meydan Muharebesinden sonra düşman bozguna uğramış ve batıya doğru çekilmeye başlamıştır

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa tarafından Sakarya zaferi üzerine Batı Cephesi Kumandanlığına (İsmet Paşa), Sakarya Meydan Savaşının bittiği gün olan 13 Eylül 1921 tarihinde verilen emirde özetle aşağıda yazılı konular bildirilmiştir;

1- Batı Cephesi karşısında bozguna uğramış olarak çekilen düşman, 13 Eylül (1921) sabahından itibaren bütün cephede savaş ilişkisini keserek batıya doğru geri çekilmeyi sürdürmektedir.

2- Düşmanın geride herhangi bir hatta durmasına ve düzeni yeniden sağlamasına engel olmak ve geri çekilmesini kesin bozguna uğratmak gerekir.

3- Batı Cephesinin hemen aşağıdaki biçimde düzenlenmesine başlaması gereklidir.

4- Başkumandanlık karargâhı 13 Eylül (1921) akşamından itibaren Polatlı’da  (Alagöz) kurulacaktır. Ordunun eksikliklerinin giderilmesini ve donatım işlerini Batı Cephesi Karargâhı ile bağlantı kurularak takip etmek ve çabuklaştırmak üzere, Milli Savunma tarafından bütün tamamlama işlerini bilen dört beş kişiden oluşan şube, hızla Polatlı’ya Genel karargâh yanına gönderilecektir.

5- Bu emir 13 Eylül 1921’de batı Cephesi Kumandanlığına ve Milli Savunma Bakanlığına yazılmıştır.[8]

 

E. Beşinci Sayfa (14 Eylül-10 Ekim 1921)

Bu safha Yunanlıların çekilme ve Türklerin takip harekâtı olarak adlandırılabilir. Üç hafta süren Sakarya Meydan Muharebesi sonunda her çeşit cephane ve özellikle topçu mühimmatı çok azalmış, gece ve gündüz durmadan muharebe eden subay ve erler çok yorgun düşmüş, birlikler önemli kayba uğramıştı.

Türk ordusu uzun süren bir savunmadan sonra karşı taarruza geçmiş fakat Yunan kuvvetleri tamamen mağlup edilememişti. Çekilen düşmanı bütün ordu ile takibe devam etmek gerekiyordu. Ancak batı Cephesi Kuvvetleri büyük çapta stratejik bir takip için gerekli güç ve olanaklara sahip değildi.

14 Ağustos 1921’den 10 Ekim 1921’e kadar devam eden düşmanı takip harekâtı sonucunda, Türk ve Yunan ordularının birbirlerine üstünlük sağlayacak durumu ve gücü kalmamıştı. İki ordu da yorulmuş ve çok kayıplar vermişti. Böylece 10 Ekim 1921’den itibaren her iki ordu karşılıklı savunma düzeni içine girerek tahkimat işlerine hız verdiler.

Şimdi sıra Türk ordusuna gelmişti. Ancak yurdu kurtaracak kesin bir taarruz için gerekli personel, silah, araç-gereç ve diğer ihtiyaçları sağlamak için 26 Ağustos 1922 gününe kadar 10,5 ay daha beklemek gerekecekti.

 Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır.

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, kendisine Gazi ve Mareşal unvanının verilmesi üzerine orduya gönderdiği 20 Eylül 1921 tarihli beyannamede aşağıdaki hususları bildirmiştir. (özetle)

Arkadaşlar

1- Milletimizi yabancıların elinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu savaşta Sakarya zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Sakarya boyunda verdiğimiz savaş çok önceki savaşlarımızda olduğu gibi Anavatanın yalnız bir köşesini, küçük ya da büyük parçasını büyük zarar verecek, ya da yok yok olmaya yol açacak bir duruma düşürmüyordu. Orada (Sakarya’da)  biz, bütün ülke, bütün varlığımız ve istiklâlimiz karşılığında denecek kadar mühim büyük bir savaşa giriştik.  Yirmi bir gün yirmi bir gün gece millettin istiklâli düşüncesiyle, bir milletin (Yunan) kuvvet kullanarak ele geçirme ve yağma düşüncesi birbiri ile boğuştu.

2- Sizin başını eğmeyi kabullenmeyen istiklâl düşünceniz, ilerleyen düşmanı geri çekilmek durumunda bıraktı. Kızgın bir ufuk üzerinde tüten ve yayan yüzlerce köylerimizi arkasında bırakarak düşman ordusu, ceza önünde kaçan bir cani gibi, geldiği yerlere gidiyor. Hâlbuki o ( Yunan Ordusu kastedilmektedir.) bir savaş değil yalnız bir akın düşünüyordu.

3- Mazlum milletimizi tarihin en öldürücü bir zamanında yeniden ışığa ve kurtuluşa kavuşturan bu savaşta sizin Başkumandanınız olmaktan dolayı, bir insan kalbi için değeri bilinebilecek en derin mutluluğu ve iftiharı duydum.

4- Kumandanlara:

Tehlike büyüdükçe yükselen azim ve tedbiriniz, derin ve hassas zekâlarınızla savaşın başarılı bir biçimde idaresinde gösterdiğiniz olağanüstü yeterlilik için;

Subaylara:

Trablusgarp, Balkan ve Dünya Savaşından yeni çıkmış iken bir ateşten diğerine geçerek millettin istiklâl mücadelesinde tuttuğumuz mevkii, genç ve aziz başlarınız üzerinde dönen yeni ölüme karşı gösterdiğiniz küçümseme ve yüreklerinizde ışıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan millet aşkı ve bütün bir heyecanla seyrettiğim sayısız kahramanlıklarınız için,

Erlere;

Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha önce sizi başka savaş alanlarında da tanımıştım. Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, inancınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pak kalbin ile düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için, minnet ve şükranımı söylemeyi kendime en yüce bir borç bilirim.

5- Sizin gibi kumandanları, subayları, erleri olan bir millettin yabancı eller altında köle olması mümkün değildir. Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hakkımda yeni bir rütbe ve unvan ile beliren iltifat ve teveccühü doğrudan doğruya size dayanmaktadır. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu en şerefli, en ulu bir savaş ile seçkin olan yine ordudur.

6- Zaferden dolayı sizin kahramanlıklarınızla sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar pahasına kazanılan bu büyük zaferin, millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve unvanı ancak size bağlayarak bütün askerlik yaşamımın en büyük iftihar kaynağı olarak taşıyacağım. Cenap-ı Hak; giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silâh arkadaşlarıma kendilerini ayırt eden asaletin, yiğitliğin, kahramanlığın hakkı olan kesin kurtuluşa ulaşmayı sağlasın.[9]

 

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa

Sakarya Meydan Muharebesi ve sonuçları

Sovyet Rusya, TBMM Hükümeti ile 1. İnönü Zaferi’nden (11 Ocak 1921)  sonra 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması’nı imzalamıştı. Böylece Rusya, Sevr Antlaşması’nı tanımıyor, TBMM Hükümeti’ne her türlü yardım ve destek sağlamayı kabul ediyordu.

Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından Başkomutanlık görevine getirilmiştir.

23 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici bir rol oynamıştır. Başkomutan Atatürk’ün öngördüğü; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Prensibi ile şekillenen harekât, stratejik alanda üstün ve daha büyük bir ordunun, muharebe bölgesinin bütün genişlik ve derinliği içinde nasıl yenilgiye uğratılıp, felâkete sürüklenebileceğini gözler önüne sermiştir.

21 gün 21 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Yunan kuvvetleri geri püskürtülmüş, Eskişehir Afyon hattına çekilmek zorunda bırakılmıştır. Taarruz üstünlüğünün Türk ordusuna geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM Hükümeti’ne siyasal başarı kapılarını aralamış ve Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını kuvvetlendirmiştir.

 Sakarya Meydan Muharebesinin Askeri ve Siyasi Sonuçları

1-Askeri Sonuçları

A. Sakarya Zaferi’yle üstünlük Türk ordusuna geçmiştir. Sakarya Muharebeleri, Türk ordusunun moralini ne kadar yükseltmiş ise, Yunan ordusunun moralini de o derece kırmıştır.

B. Önce Sakarya doğusu, sonra da Afyon-Eskişehir hattına kadar olan vatan parçası Yunanlılardan temizlenmiştir.

C. Taktik açıdan değerlendirildiğinde, Sakarya Meydan Muharebesi’nin 25 km. derinlikte yapılmış bir satıh (alan) muharebesi olduğu görülmektedir. “Hat Taktiği” (dar alan, mevzi) mazide kalmıştır.

D. Sakarya Meydan Muharebesi sonucu, askeri harekât yön değiştirmiştir. Kurtuluş Savaş’ında (26 Ağustos – 30 Ağustos 1922), Sakarya Muharebesi sonuna kadar stratejik mevzi savunma yapılmış, Sakarya’dan sonra da stratejik taarruza dönüş olmuştur. Yunan ordusu stratejik saldırı yapma gücünü yitirmiştir.

E. Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Muharebesi (30 Ağustos 1922) için gerekli olan hazırlıkların yapılmasına zaman kazandırmıştır.

F. Vefa duygusu ile dolu olan Türk Milleti Sakarya Zaferi’nden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya, milletvekilleri eliyle Gazi unvanı ve Mareşal rütbesini vermiştir. (19 Eylül 1921)

G. Sakarya Meydan Muharebesi sonunda, Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.245 kayıp olmak üzere toplam: 39.266’dır. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam: 23.067’dir.

2- Siyasi Sonuçları

A. Sakarya Zaferinden kısa bir süre sonra, 13 Ekim 1921 günü Sovyetlerin aracılığıyla Ankara Hükümeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla; Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan, Moskova Antlaşması’nı kendileri için de geçerli saymışlardır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı kesinlikle güvenlik altına alınmıştır.

B. Fransa, Sakarya Zaferi’nden sonra bekle-gör tutumunu bırakarak İtilâf devletlerinden kopmuş ve TBMM Hükümeti ile 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile Fransa tarafından TBMM Hükümeti ve Hatay-İskenderun dışında bugünkü güney sınırımız tanınmıştır. Fransızlar Güney Anadolu topraklarından çekilmiştir. Güney Cephesi güvenlik altına alındığından oradaki birliklerimiz de Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

C. Batı Anadolu’daki Yunan egemenliğini hiç bir zaman kabullenemeyen İtalyanlar ise, Sakarya Zaferi’nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlamışlardır. 1921 sonuna kadar işgal ettikleri yerleri boşaltmışlar, böylece hukukça olmasa bile fiili olarak İtalyanlar da bizimle olan savaşı bitirmişlerdir.

D. Sakarya Zaferi İngiltere’yi de Ankara Hükümetini tanımaya zorlamış ve 23 Ekim 1921 günü “Tutsakların Serbest Bırakılması Antlaşması” yapılmıştır. Antlaşmaya göre; İngilizler ellerinde bulunan Birinci dünya Savaşı tutsağı Türk komutanları ile Malta Adası’na sürdükleri Türk devlet adamları ve aydınlarını, Türkler de Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklattığı Anadolu’da bulunan İngiliz uyruklularını serbest bırakılmıştır.

E. Türk ordusunun Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanması, Yunan dış politikasında da köklü değişikliklere neden olmuştur. Sakarya’dan sonra Yunanlıların “Ankara’nın alınması” ve “Büyük Bizans’ın kurulması” gibi düşleri, Sakarya nehrinin sularına gömülmüştür. [10]

 Türk Milletinin meşru hakkı, sonunda insanlık ve uygarlık dünyası tarafından tanınacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Meydan Muharebesinden sonra 14 Eylül 1921 tarihinde yayınlattığı beyannamede aşağıdaki konular bildirilmiştir.

1-Kutsal topraklarımızı çiğneyerek Ankara’ya girmek ve ülkenin bağımsızlığının fedakâr muhafızı olan ordumuzu yok etmek isteyen Yunan ordusu, yirmi bir gün süren pek kanlı savaşlardan sonra Allah’ın yardımıyla mağlup edilmiştir. Ordumuzun karşı saldırıya geçmesi üzerine yüz geri etmek suretiyle kahraman Türk askerlerinin süngülerinden kurtulmak isteyen düşman ordusuna kaçmaya başladıkları sırada aman verilmemiş ve önemli kuvvetleri Sakarya doğusunda yok edilmiştir.

2- Sakarya’dan geçerek şaşkın ve düzensiz olarak batıya yönelen kısımlarının da arkasını bırakmayarak suçsuz Türk milletinin hayat ve istiklâline canavarca saldıranlara yaraşan cezayı vermek için ordumuz, sönmez bir kararlılık ve kahramanlıkla görevini yapmayı sürdürüyor.

3- İstanbul’da o zaman kendisine Türk hükümeti adını veren ve ama yabancılara hoş görünmek çabası ile Türk milletinin en kutsal çıkarlarını ayaklar altına alan… Vatan sevgisinden yoksun bir takım ileri gelenlerin (Sultan Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit ve hükümeti kastedilmektedir.) canice göz yummasından faydalanarak İzmir’e çıkan düşman, bundan önce de İnönü’nde Dumlupınar’da birden çok Türk kararlığı ve inancı karşısında bozguna uğratılmış ve mağlup edilmişti.

4- Ancak bu derslerden sonuç çıkarmayan ve hiçbir hukuka dayanmayarak kutsal yurdumuza saldırmakta direnen Yunanlılar, bu kez Kral Konstantin’in saltanatla ilgili aşırı tutkusunu tatmin için ülkelerinin bütün çıkarlarını açtılar. Para, asker, araç-gereç konusunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek aylarca hazırlandılar. Ayrıca, Doğudaki politik çıkarlarını korumak için suçsuz kanların dökülmesini isteyen birtakım yabancı dostlarının (anlaşılan Ermeni ve Fransızlar) gizli ve açık yardımlarına, desteklerine dayandılar.

5- Böylece meydana getirdikleri düzenli ve donanımlı büyük bir ordu ile alçakça Anadolu içlerine saldırdılar. Düşünmediler ki, Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, kendilerinin lânetlenmiş ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.

6- Gerçekte milletimiz, düşmanın hazırlıklarına karşı koymak için hiçbir fedakârlıktan çekinmedi. Ordumuza takviye için para, insan, silâh, hayvan, araba, kısaca her ne lazımsa büyük istekle bol bol verdi. Avrupa’nın en ileri araçlarıyla donatılan Konstantin ordusundan, ordumuzun teçhizat bakımından da geri kalmaması ve hatta ona üstünlük sağlayabilmesi gibi inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının fedakârlığına borçluyuz.

7- Milli amaç uğrunda millettin özel çıkarlarını küçümseyenlere karşı gösterdikleri şaşırtıcı başarılar, torunlarımızın ve kuşaklarımızın sonsuza dek övünç kaynağı olacaktır. Bu toplu çabalar sonucudur ki, ordumuz ölümü düşünmeden hiçbir dakika durmaksızın yüksek bir moral güçle düşmanın üzerine atıldı.

Canımızı, namusumuzu almak üzere Haymana ovasına kadar gelen düşman askerleri, tutsak düştükleri zaman onurlu askerlerimizden ilk yalvarışlı dilek olarak bir parça ekmek istemeleri, gururlu görüntüler sergileyen düşmanlarımızın sonunu gösteren anlamlı bir durumdur. Bu denli kararlı bir fedakârlıkla topraklarını savunan milletimiz, ne kadar övünse haklıdır. İstiklâl savaşımızda yardımlarını milletten esirgemeyen Cenab-ı Hakk’a şükretmeyi kesinlikle unutmayalım.

8- Bizler, gerçekte meşru olan davamızda Allah’ın yardımından hiçbir zaman umudumuzu kesmedik. Hiçbir kimsenin hakkına saldırmadığımız gibi başkaları tarafından da hayat hakkımıza ve istiklâlimize saygı duyulmasından ayrı davamız yoktur. Milli sınırlarımız içinde her uygar millet gibi özgür yaşamaktan başka bir amacı olmayan Türk milletinin meşru hakkı, sonunda insanlık ve uygarlık dünyası tarafından tanınacaktır. Ancak, silâhlarımızı amacımız bütünüyle elde edildikten sonra bırakacağımız pek yakın olan mutlu ana kadar eskiden olduğu gibi bütün milletin olabildiğince çaba ve fedakârlıkta bulunmasını beklerim. Cenab-ı Hak, yüce yardımlarını sürdürsün âmin. [11]

 

 



[1] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları,  Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 15- 25.

[2] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, K.K. (Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz); s.996.

[3] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları,  Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 37.

[4] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları,  Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 39.

[5] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları,  Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 41.

[6] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları,  Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s.46.

[7] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, Açık Söz; 14 Eylül 1921.

[8] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 434-436, T. İ. T. E. Arşivi; 126/19245.

[9] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 440-441, H.M. (Hâkimiyet-ii Milliye): 21 Eylül 1921.

[10] Genelkurmay Başkanlığı; Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü, Ankara -1997, s. V,1,53-56.

[11] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 436-438, T.İ.T.E. Arşivi (Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi); 126/19247.

İzzettin Çopur

Araştırmacı Yazar

 

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ

(23 Ağustos – 13 Eylül 1921)

 

A- Siyasi Durum

1.Türkiye’de

İngilizler hâlâ Sevr Antlaşması’nın ve doğu sorununun kendi istek ve çıkarlarına göre çözümlenmesi için çaba harcıyorlardı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Milli Türk Hükümetini zor durumda bırakmak için Yunanlıların Anadolu’da ilerlemesini teşvik ederek silah ve malzeme olarak desteklemişlerdi.

Bu sıralarda memlekette iç güvenliği ve huzuru bozmak için iç ve dış güçler olanca kuvvetleriyle çaba harcıyorlardı. Bu nedenle ülkede ayaklanmalar başlamıştı. Mart 1921’de başlayan Koçkiri Ayaklanması, 17 Haziran 1921’de bastırılmıştı. Rum Pontusluların başlattığı ayaklanmaya karşı da, Merkez Ordusu’nun giriştiği harekât başarı ile devam ediyordu.

Ayaklanmalara karşı gösterilen bu başarılara rağmen, Batı Cephesi Komutanlığı birliklerinin Kütahya, Eskişehir ve Afyon gibi önemli şehirlerimizle birlikte bu arazi kesimini düşmana bırakılması ve ordunun büyük fedakârlık göstererek Sakarya nehrinin doğusuna çekilmesi, kamuoyunda büyük bir moral bozukluğu yaratmıştı.

23 Temmuz – 5 Ağustos 1921 tarihleri arasındaki bu sarsıntılı dönem, 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkomutan sıfatıyla ordunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini eline almasıyla son bulmuştu. Ardından 7-8 Ağustos 1921’de Teklifi-i Milliye emirleri yayınlanarak, savaş için ülkenin bütün kaynaklarının kullanılması hedeflenmişti.

2. Yunanistan’da

Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kazandıktan sonra üstünlüklerini dünya kamuoyuna kanıtlamış olduklarını düşünüyorlardı. İngiltere ise Başbakan Lloyd George’un ağzıyla, “Milli Türk Kuvvetlerini yenmiş bulunan Yunanistan’ın Sevr Antlaşması esaslarıyla yetinemeyeceği” şeklinde ileri sürdüğü büyük vaatlerle Yunanistan’ı barışa değil taarruza teşvik ediyordu.

Nihayet Yunan Başbakan’ı Gunaris, durumu yerinde incelemek üzere Atina’dan 26 Temmuz 1921 tarihinde Kütahya’ya gelmiş, ordu kurmay başkanlığınca kendisine verilen brifingde;

“ Türk Ordusunun takiple yok edilebileceği ve Ankara’daki savaş gereçlerinin tahrip edilebileceğini” nin açıklanması üzerine, bu görüşün Yunan Hükümeti’nce de hararetle ve resmen desteklenmesi sonucunda, Yunanlılar, Ankara istikametinde yeni bir maceraya (Sakarya Meydan Muharebesi) daha sürüklenmiş oldular.

 

B- Askeri Durum

1.Genel Hazırlıklar

A. Türk Ordusu

Sakarya Muharebesi, Türk Ordusu için bir “yokluk ve yoksulluk savaşı” olmuştur.

Sakarya Muharebesi öncesi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk emriyle 7-8 Ağustos 1921 tarihinde “Tekâlif-i Milliye” emirleri çıkarılarak ordunun noksanlıkları tamamlanmaya çalışılmıştır. Bu emirler sayesinde halk kendi elindeki taşıma araçları ile ayda bir defa 100 km’lik bir mesafeye askeri malzeme taşımak yükümlülüğü altına sokulmuş (5 numaralı emir), halkın elindeki taşıt araçları ve taşıt hayvanlarının bedeli sonradan ödenmek üzere % 20’sine el konulmuştur. (10 numaralı emir)

İtilâf kuvvetlerinin her taraftan Anadolu’yu işgale başladığı bu kötü koşullarda, küçücük İnebolu iskelesi malzeme boşaltmak ve depolamak açısından Ankara için büyük önem taşıyordu. İnebolu-Ankara yolu, Kurtuluş Savaşı’nın zafere ulaşmasında çok önemli katkıları olmuştur.

Savaş sırasında demir yolların % 95’şi de İtilâf kuvvetlerinin kontrolündeydi. Türklerin elinde kalan kısacık Ankara-Polatlı demiryolu, Sakarya Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasında başlı başına kurtarıcı bir rol oynamıştı. Ankara-Polatlı treninin kazanı, kömür olmadığı için hat boyundaki ağaçlar kesilerek ısıtılmıştı.

Türk Ordu’su Sakarya gerilerine çekildiği sıralarda Konya’daki Batı Anadolu Menzil Müfettişliğinden başka, bir Ankara Menzil Müfettişliği ile Konya menziline bağlı olarak Akşehir’de de bir Menzil Müfettişliği kurulmuş ve böylece bir ikmal ve iaşe akışı oluşturulmuştu.

Konya menzili ile Akşehir-Ilgın üzerinden Akgöl-Bayat konma ve toplanma bölgesine, Sarayönü’nden Polatlı’ya, Konya-Koçhisar üzerinden Ankara’ya ikmal ve iaşe sevkiyatı yapıldığı gibi, Ankara menzili ile de Kastamonu-Çankırı-Ankara, Bolu-Mudurnu-Nallıhan ve Keskin-Köprüköy-Bâlâ hatları üzerinden de bölgeye ikmal akışı yapılmıştır. Bu ikmal ve iaşe menzilleri ve faaliyetleri, Sakarya Meydan Muharebesinin kazanılmasında çok önemli etkinlikleri olmuştur.

Bu yokluk ve araç, silah ve malzeme yetersizliği içinde, Anadolu’da 30 gün gibi kısa bir süre içinde neredeyse yoktan ve yeniden bir Sakarya ordusu yaratılmış ve ondan sonra da 21 gün 21 gece süren ölüm ve kalım savaşına dayanılabilmişti.

B. Yunan Ordusu

Sakarya Muharebesine gelinceye kadar Yunanlıların Anadolu’daki hareket ve ikmal üsleri İzmir’di. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Yunan ordusunun sıklet merkezi Eskişehir bölgesine intikal edence ikmal üssü de İzmir’den Mudanya’ya nakledilmişti. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden ardından Türk Ordusu, Sakarya nehri gerisine çekilmişti. Sakarya Muharebesi esnasında, Yunan ordusunun geri ve menzil işleri ile iaşe ve ikmal faaliyetleri oldukça mükemmeldi.

2. Kuruluş ve Konuşlar

A. Türk Ordusu

Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra insan gücünün 1/2’sini, silâh gücünün de 1/10’unu kaybetmiş olan Batı Cephesi Komutanlığı, birliklerine 18 Temmuz 1921 tarihinde verdiği emirle ordunun Sakarya gerisine çekilmesini emretmişti.

Ağustos 1921 ayı ortalarına doğru yapılan yeni düzenlemeyle Türk Ordusunun konuş ve kuruluş durumu şöyle olmuştu;

Başkomutan; Mustafa Kemal Paşa (Mareşal Atatürk),

Genelkurmay Başkanı; Orgeneral Fevzi Çakmak (Mareşal),

Başkomutanlık karargâhı; Ankara,

Batı Cephesi Komutanı; Tümgeneral İsmet İnönü (Orgeneral),

Batı Cephesi Komutanlığı; Yunan taarruzuna karşı, kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda yedi grup (kolordu karşılığı) halinde mevzilendirmiş ve düzenlemiştir. Karargâh merkezi Ankara-Polatlı arasında Alagöz çevresinde bulunmaktaydı.

23 Ağustos 1921’de Batı Cephesi Komutanlığı’nın genel kuvveti;

Subay. : 6855

Er. : 122.086

Tüfek. : 63.416

Ağır makineli tüfek. : 824

Hafif makineli tüfek. : 344

Top. : 181

Bu kuvvetlerden Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılanların sayısı; 5401 subay, 96.326 er, 54.572 tüfek, 825 makineli tüfek ve 169 top kadardır.

B. Yunan Ordusu

Yunan Kara Kuvvetleri; 16 Tümenden oluşan 5 Kolordu ve 1 Süvari Tugayı’ndan kurulmuş bulunuyordu. Bunlardan 2 Kolordu (5 Tümen) Rumeli ve Yunanistan’da, 3 Kolordu (11 Tümen ve 1 Süvari Tugay’ı) Anadolu’da bulunmaktaydı.

Yunan Ordusu’nun konuş ve kuruluşu:

Başkomutan; Kral Konstantin,

Genelkurmay Başkanı; Korgeneral Victor Dusmanis,

Başkomutanlık Karargâhı ve bağlı birlikleri; İzmir ve civarındadır.

Küçük Asya Ordusu; Korgeneral Papulas,

Karargâhı; Eskişehir.

Yunan Ordusunun kuvveti;

Anadolu’da;

Subay. : 5500

Er. : 178.000

Tüfek. : 75.000

Ağır makineli tüfek. : 684

Hafif makineli tüfek. : 2084

Top. : 368

Uçak. : 18

Bu kuvvetlerden Sakarya Meydan Muharebesinde; Subay: 3780, Er: 120,00’nin katıldığı anlaşılmıştır. [1]

 

C. Harekât Planları

1. Türk Harekât Planı

Yunan Kuvvetlerini karşılamaya hazırlanan Türk Ordusu, yaklaşık 100 km’ye varan cephe genişliği ve 25 km’ye yakın bir derinlik içinde, arazinin önemli noktalarına yerleşerek ve Sakarya nehrini bir engel olarak önüne alarak, oynak muharebe esaslarına uygun olarak savunma karar almıştır. Bu savaşa kadar savunmalar; orduların bir hat üzerinde yerleştirilmesi, bu hatta başarılı olunamazsa geride başka bir hatta çekinilmesi biçiminde uygulanmıştı. Ancak Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos 1921 günü “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Emrini vermiştir. Böylece hat taktiği bırakılarak, çekilme olsa bile birliklerin tutunabilecekleri ilk yerde savunmaya devam etmeleri sağlanmıştır. (Kroki-1)

2. Yunan Harekât Planı

Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra Yunan ordusunun hemen Türk ordusunu takibe geçmesi gerekirken, her nedense bunu yapmayarak, Eskişehir-Seyitgazi (Eskişehir’in güneyinde) bölgesinde üç haftalık bir duraklama ve tereddüt devresi geçirmişti.

Yunan ordusundaki bu tereddüttü gidermek ve girişilecek hareketler için esaslı bir karar vermek maksadıyla 27 Temmuz 1921’de Kütahya’da Yunan Kralı’nın (Konstantin) başkanlığında bir harp meclisi kurulmuştu. Bu meclisin belirlediği taarruz plânı hakkında Küçük Asya Yunan ordusu İkinci Başkanı General İstratikos, “Sakarya Muharebâtı” adlı eserinde özetle şunları kaydetmektedir;

“… Sol kanadı Porsuk suyu boyunca bulunan 3ncü Kolordu, Porsuk suyunun kuzeyinde olan ve Türk siperlerinin bulunduğu Mihalıççık üzerine yürüyecekti. 1nci Kolordu, 3ncü Kolordu’nun sağında ve sağ kanadı Sakarya nehrinin güney kolu boyunca, 2nci Kolordu’da bu suyun güneyinden sol kanadı suyun kıyısı boyunca ilerleyecekti. Süvari Tugayı ise 2nci Kolordu’nun emrinde olarak ordunun sağ kanadına veriliyordu. İscekarahisar ( İscehisar-Afyonkarahisar’ın kuzeyinde) bölgesinde bulunan 9ncu Tümen, bağlı bulunduğu 2nci Kolordu’nun sağ kanadına katılmak üzere Aziziye (Emirdağ-Afyonkarahisar) yolu ile yürümek emrini almıştı.”

 

Kroki-1

Türk ve Yunan Hareket Plânı

(9 Ağustos 1921)

Sakarya Meydan Muharebesi’nin safhaları

A. Birinci Safha (14-22 Ağustos 1921)

Yunan Ordusu, hazırlanan plân gereğince 14 Ağustos 1921 günü 3ncü Kolordusu, 3 Tümeni ile (3.7.10 Tümenler) Porsuk Çayı vadisinden ve kuzeyinden, 1nci Kolordusu, 3 Tümeni ile (1. 2.12nci Tümenler) Porsuk Çayı güneyinden, 2nci Kolordusu, 3 Tümeni (5. 9.13ncü Tümenler) ve 1nci Süvari Tugayı ile Sakarya Nehri güneyinden önlerindeki zayıf Türk Süvari örtme kuvvetlerini atarak ileri harekâta başladılar. (Kroki-2)

15 Ağustos 1921günü akşamına kadar Tatarcık-Sarıköy-Sivrihisar-Emirdağ hattına varan Yunan kuvvetleri, ciddi bir Türk direnişi ile karşılaşmayınca Türk Ordusunun Sakarya doğusuna çekildiğini anlamışlardı. 16 Ağustos 1921 gün Küçük Asya Yunan Ordusu Komutanı Korgeneral Papulas emri ile ileri harekâta devam eden Yunan Ordusu, aynı gün akşamı Mihalıççık-Sivrihisar doğusu Fettahoğlu-Davulga hattına ulaşmışlardı.

Yunan kuvvetlerinin güneye kaydırılmakta olduğu haberinin alınması üzerine Batı Cephesi Komutanlığı’nca; 4ncü Grup Toydemir Köyü (Polatlı ilçesine bağlı, Polatlı’ya 22 km. mesafede) bölgesine, 3ncü Grup Haymana bölgesine kaydırıldı. 2nci Grup’un güney kanadı da Mangal Dağı bölgesine intikal ettirildi.

18 Ağustos 1921 tarihinden sonra Sakarya nehrini güneyden geçen Yunanlılar, Haymana genel doğrultusunda kuşatma yapmak amacıyla Sivrihisar’dan itibaren güneye çark etmeye başladı. Yunan Ordusu, 21 Ağustos’ta ise Sakarya güney kolu üzerindeki Hacı Hüseyin ve Fettahoğlu köprülerinden Sakarya’yı geçtiler ve Mangal Dağı genel doğrultusunda ilerlemeye başladılar.

Buna göre, Küçük Asya Yunan Ordusu, 8 Tümen’den oluşan 3 Kolordu ile Türk savunma mevzilerine güney kanattan Haymana-Ankara genel mihverinde bir kuşatma manevrası uygularken, Sakarya güney kolu ile Porsuk Çayı arasındaki bölgede tertiplenen takviyeli 7nci Tümen de Orta Sakarya kesiminde Türk kuvvetlerini tespit edecekti.

Kesif unsurlarından Yunanlıların biraz önce açıklanan taarruz plânlarını uygulayacakları anlaşılınca, Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı, Alagöz Köyüne (Polatlı-Ankara arasında) nakledildi. Bu arada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fevzi Çakmak’ta güney kanatta seyyar durumda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emirlerine göre harekâtı sevk ve idare etmek üzere görevlendirilmişti.

 

 

Kroki-2

14-22 Ağustos 1921

Yunan Ordusunun Sakarya’da İlerleyişi

 

Ankara’nın batısında önemli bir savaş vermeyi zorunlu görmekteyiz

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, 21 Ağustos 1921 tarihinde Batı Cephesinden Doğu Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgrafta (özetle);

“… Telgrafınızı Batı Cephesi Karargâhında aldım. Bir dağ ve bir fedakâr kalsa da, bağımsızlık davamızın süreceği konusundaki kesin inancınızı Yunan ordusu ile meydan savaşına (Sakarya Meydan Muharebesi) tutuştuğumuz bir sırada sizin tarafınızdan yinelenmesi ve desteklenmesi yüreklerde büyük rahatlıklara sebep oldu.

Askeri harekât plânımız tıpkı belirttiğiniz görüşler gibi düşünülmektedir. Yalnız, Ankara’nın batısında önemli bir savaş vermeyi genel düşüncelere göre, zorunlu görmekteyiz. Allah korusun kuvvetimiz ve durumumuzda uygun görülmemektedir. Düşmanla savaş ilişkisi oluşmuştur. Yarından başlamak üzere ciddi savaşları (Sakarya Meydan Muharebesi: 23 Ağustos-13 Eylül 1921) bekliyoruz. Fevzi (Çakmak), İsmet (İnönü) Paşalarla beraber Batı Cephesi Karargâhından selâmlarımızı sunarız.” [2] Demiştir.

 

B. İkinci Safha (23-30 Ağustos 1921) (Kroki-3)

Bu safha, Yunan ordusunun Sakarya doğusunda bulunan Türk kuvvetlerine taarruzu ve güney kanattan kuşatma teşebbüsünü içermektedir.

23 Ağustos 1921 günü Türk İstiklal Savaşı tarihinde Mangal Dağı Muharebeleri olarak geçmiştir. Mangal Dağı’nı savunmakla görevlendirilen 2nci Grup (2nci Kolordu) ait 5nci Tümen, 3 alayı ile ileri savunma bölgesinde olmak üzere tertiplenmişti. (Kroki-3)

23 Ağustos 1921 günü sabahı erken saatlerde başlayan Yunan taarruzları, başlangıçlarda büyük ölçüde başarılı olamamışsa da öğleye doğru değişen hava şartları, yağan çok şiddetli yağmur, mevzilerimize doğru esen fırtına, birçok güçlüklerle yapılabilen kıta intikallerimizi sınırlamış, hatta dondurmuş ve bu bölgede yapılan savunma ateşlerimizi etkisiz bırakmıştı. Böylece Yunanlılar zayiat vermeden, gücünü yitirmeden kolaylıkla mevzilerimize yanaşmış ve fırtına dinince bütün şiddeti ile tekrar taarruza başlamıştı.

2nci Grup Komutanı Albay Selahattin Adil, 5nci Tümen’i bir alayla destekleme olanağı bulamadığından, Yunanlılar, 24 Ağustos günü daha büyük kuvvetlerle Mangal Dağı’nı kuşatarak 5nci Tümen’i yok etmesini önlemek amacıyla bütün sorumluluğu üstüne alarak çekilme kararı verdi.

24 Ağustos 1921 günü Beylik Köprü Muharebesi adıyla anılır. Yunanlılar,

Cephenin sağ kanadındaki Türk kuvvetlerini yerinde tespit etmek amacıyla Polatlı’nın 14 km kuzeybatısındaki Beylik Köprü kesiminden saldırıya geçtiler. 3ncü Yunan kolordusunun 7nci Tümen’i, Beylik Köprü’nün hemen güneyindeki sazlıklar içinde önceden kurduğu köprüden, gece yarısı baskınla Sakarya Nehrini geçti.

Beylik Köprü doğu sırtlarını tutan 143ncü Alay, ani Yunan saldırı karşısında tutunamayarak geri çekildi. Güneş doğarken 7nci Yunan Tümen’i Beylik Köprüsü doğusuna yerleşmişti.

 

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’dan gelen emir kesindi;

“…Gece de saldırı sürdürülecek ve Yunanlılar yeni destekler almadan Sakarya’nın batısına atılacak.” [3] Ancak Yunanlıların Beylik Köprüsü doğusundaki Höyükler çizgisinde tutunmasına engel olunamadı. Yunanlıların Sakarya Nehri batısına atılamaması, Türk ordusu için moral kırıcı oldu.

25 Ağustos 1921 günü Türbe Tepe Muharebesi adıyla anılır. Türbe Tepe, Yusuf İzzet Paşa komutasındaki 3 üncü Grup’un (Kolordu) sorumluluğuna verilmişti ve 7nci Tümen tarafından savunuluyordu. Göğüs göğüsse kanlı çarpışmalardan sonra Türbe Tepe, Yunanlıların eline geçti. İki gün önce Mangal Dağı’nın şimdi de Türbe Tepe’nin elden çıkması, asıl savaşların yapılacağı beklenen Türk sol kanadında çok tehlikeli bir boşluk yaratmış ve Türk Savunmasının temel direği adeta çökmüştü.

Cephe Komutanlığı, 2nci ve 3ncü Grup komutanlarına birlikte taarruza geçerek her ne pahasına olursa olsun Türbe Tepe’nin ele geçirilmesini emretti. Ve Yıldıztepe- Ilıca’dan yapılan Türk karşı taarruzları sonucu Türbe Tepe elimize geçti.

26 Ağustos 1921’de düşmanın, Türk kuvvetlerini güneyden kuşatma ve cepheden yarma harekâtı, cephedeki Türk kuvvetlerinin direnişiyle karşılık görmüş ancak Türbe Tepe tekrar Yunanlıların eline geçmişti.

 

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarihi emrini bu tarihte (26 Ağustos 1921 günü Sakarya Meydan Muharebesinde) vermiştir.

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatan’ın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tabi olamaz. Bulunduğu sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur.” [4]

Türk Başkomutanlığı, savaşların Ankara bölgesine intikal etme ihtimalini ve buna göre Meclisin ve Bakanlar Kurulu’nun Ankara’dan çıkmalarının bir tedbir olacağını da bildirdi. Bu tedbir, Yunanlıların 27 Ağustos 1921 günü savaşa aynı şiddetle devam etmesi ve Ankara’ya yaklaşma zorunluluğuna dayanıyordu.

28 Ağustos 1921 günü genel saldırıyı sürdüren Yunan birlikleri, Çal Dağı doğrultusunda ilerlediyse de, Türk kuvvetlerinin 4 üncü gruba (Kolordu) ait 5nci Kafkas Tümeni ile 61nci Tümenleri tarafından püskürtülmüştür.

Türk Başkomutanlığı, 30 Ağustos 1921 günkü Sakarya savaşlarında, Çal Dağı’nın savunmasına özel bir önem vererek, buranın her ne bahasına olursa olsun elde bulundurulmasına dikkati çekmiştir.

 

Kroki-3

23 Ağustos 1921 Günü Harekâtı

 

 

 

C. Üçüncü Safha (31 Ağustos – 6 Eylül 1921) (Kroki-3)

Bu safha Yunanlıların, Haymana istikametinde cephemizi yarma girişimi olarak adlandırılabilir. Sakarya Muharebesinin en çetin, en kanlı çarpışmaları bu dönemde, cephenin orta kesiminde cereyan etmiştir. Kuşatma ile bir sonuç alamayınca Ankara yolunu Çaldağı-Haymana istikametinde açmaya çalışan Yunan ordusu, 31 Ağustos 1921 günü 1 ve 3ncü Kolorduları, Türk cephesini yarmaya teşebbüs etti ve başlangıçta Çal Dağı’nı ele geçirerek önemli bir başarı sağladı. Ancak gece yapılan bir Türk ordusunun karşı taarruzu ile Çal Dağı’nın bir bölümü Türk birliklerince geri alındı.

1 Eylül 1921’de Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Papulas’ın emriyle, 3 üncü Yunan Kolordusu Polatlı’ya, 1nci Kolordusu Çal Dağı’na, 2nci Kolordusu da Kızılkoyun-Güzelcekale çizgisine yüklendi. Çal Dağı’nın tamimiyle Yunan kuvvetlerinin eline geçmesi üzerine, savaşın Ankara’ya buluşma olasılığını düşünen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, hükümet merkezinin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması hazırlıklarına başlanmasını bildirdi. Boşalma nedeniyle Ankara’da bir bozgun havası esmeye başladı.[5]

2 Eylül 1921 günü Papulas, Polatlı ve Kızılkoyun-Güzelcekale çizgisinde durdurulduğunu ve Çal dağından başka yerde başarı kazanamadıklarını görünce, hedefi olan Ankara’ya bir an önce ulaşmaktan vazgeçerek birliklerine iki günlük bir dinlenme verdi.

5 Eylül 1921 günü sabahı, Türk cephesinin merkezine ve kuzeyden sağ kanadına karşı yapılan şiddetli Yunan saldırılarının giderek gevşemesi sonucu Türk Genelkurmayı, Yunan saldırı gücünün tükendiğini anlamış ve kuzey kanattan saldırıya geçmenin zamanının geldiği görüşünü benimsemişti.

6 Eylül 1921 günü Yunan ordusu tüm cephe boyunca saldırı etkinliğini yitirirken, Türk birlikleri saldırı hazırlıklarına girişti.

 

D. Dördüncü Safha (7-13 Eylül 1921) (Kroki-4)

Bu safha, Yunanlıların Sakarya batısına çekilişi ve Türk karşı taarruzu olarak adlandırılabilir.

10 Eylül 1921 günü Dua Tepe gibi Sakarya geçitlerine ve Beylik köprü gibi önemli bir köprüye hâkim olan bir kilit arazinin ele geçirilmesi, Türk askerinin moralini yükseltmiş ve Türk Komutanlığına durum üstünlüğünü sağlamıştı.

Yunan ordusunun Sakarya gerisine emniyetle çekilebilmesi için Dua tepe batısındaki Beylik Köprü’den Kavuncu Köprüsü ve Beş Köprü’ye kadar köprü ve geçitlerin elde bulundurulması gerekiyordu. Dua Tepe’yi ele geçiren Türklerle Beylik köprü arasında artık sadece 12-13 km’lik bir mesafe kalmıştı. Şayet Beylik Köprü’yü de Türkler ele geçirirse Yunanlıların çekilmesi büyük tehlikeye girerdi.

12 Eylül 1921 günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, beklenen karşı taarruzu ve takip emrini vererek Yunanlıların bozguna uğratılıp yok edilmesini istedi. Demiryolu güneyinden taarruz eden Türk 1nci Tümen’i (1nci Kolordu/1nci Grup), 7nci Yunan Tümen birliklerinin direnişini kırarak akşama doğru Kartaltepe’yi (Polatlı’nın batısında) ele geçirdi. 23ncü Türk Tümen’i’ de Karatepe’yi (Polatlı’nın güneyinde) ele geçirdi.

 

 

12-13 Eylül 1921 gecesi tamamen Sakarya Nehri batısına çekilen Yunanlılar, 22 Eylül 1921 gününe kadar da Afyon-Seyitgazi-Eskişehir hattına kadar çekilip bu hatta tutunmaya çalışmışlardır.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emirleriyle ve Türk ulusunun kanıyla yazılan ve Dünya Harp Tarihi’ne “En uzun Meydan Muharebesi” Türk İstiklâl Savaşı Tarihi’ne de “Subay Muharebesi” olarak geçen Sakarya Meydan Muharebesi destanı, 21 gün ve 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül 1921 günü Yunanlıların Sakarya Nehri doğusunu tamamen terk etmeleriyle sona ermiştir. Bundan sonra takip harekâtı başlamıştır.[6]

 

 

 

 

 

Kroki-4

13 Eylül 1921 Harekâtı

 

Yunan Ordusu yenilmiş ve Sakarya nehrinin batısına atılmıştır

Batı Cephesi Kumandanı İsmet (İnönü) Paşa’nın 13 Eylül 1921 tarihli raporu aşağıda belirtilen şekilde Başkomutanlığa gönderilmiştir.

“…23 Ağustos 1921’den beri süren Sakarya Meydan Savaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Üç günden beri süren karşı taarruzumuzun tesiri ile bugün 13 Eylül 1921 günü öğleden önce bütün düşman ordusu yenilmiş olarak ve tamamıyla nehir (Sakarya Nehri) batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız takip ediyoruz.” [7]

 

Sakarya Meydan Muharebesinden sonra düşman bozguna uğramış ve batıya doğru çekilmeye başlamıştır

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa tarafından Sakarya zaferi üzerine Batı Cephesi Kumandanlığına (İsmet Paşa), Sakarya Meydan Savaşının bittiği gün olan 13 Eylül 1921 tarihinde verilen emirde özetle aşağıda yazılı konular bildirilmiştir;

1- Batı Cephesi karşısında bozguna uğramış olarak çekilen düşman, 13 Eylül (1921) sabahından itibaren bütün cephede savaş ilişkisini keserek batıya doğru geri çekilmeyi sürdürmektedir.

2- Düşmanın geride herhangi bir hatta durmasına ve düzeni yeniden sağlamasına engel olmak ve geri çekilmesini kesin bozguna uğratmak gerekir.

3- Batı Cephesinin hemen aşağıdaki biçimde düzenlenmesine başlaması gereklidir.

4- Başkumandanlık karargâhı 13 Eylül (1921) akşamından itibaren Polatlı’da (Alagöz) kurulacaktır. Ordunun eksikliklerinin giderilmesini ve donatım işlerini Batı Cephesi Karargâhı ile bağlantı kurularak takip etmek ve çabuklaştırmak üzere, Milli Savunma tarafından bütün tamamlama işlerini bilen dört beş kişiden oluşan şube, hızla Polatlı’ya Genel karargâh yanına gönderilecektir.

5- Bu emir 13 Eylül 1921’de batı Cephesi Kumandanlığına ve Milli Savunma Bakanlığına yazılmıştır.[8]

 

E. Beşinci Sayfa (14 Eylül-10 Ekim 1921)

Bu safha Yunanlıların çekilme ve Türklerin takip harekâtı olarak adlandırılabilir. Üç hafta süren Sakarya Meydan Muharebesi sonunda her çeşit cephane ve özellikle topçu mühimmatı çok azalmış, gece ve gündüz durmadan muharebe eden subay ve erler çok yorgun düşmüş, birlikler önemli kayba uğramıştı.

Türk ordusu uzun süren bir savunmadan sonra karşı taarruza geçmiş fakat Yunan kuvvetleri tamamen mağlup edilememişti. Çekilen düşmanı bütün ordu ile takibe devam etmek gerekiyordu. Ancak batı Cephesi Kuvvetleri büyük çapta stratejik bir takip için gerekli güç ve olanaklara sahip değildi.

14 Ağustos 1921’den 10 Ekim 1921’e kadar devam eden düşmanı takip harekâtı sonucunda, Türk ve Yunan ordularının birbirlerine üstünlük sağlayacak durumu ve gücü kalmamıştı. İki ordu da yorulmuş ve çok kayıplar vermişti. Böylece 10 Ekim 1921’den itibaren her iki ordu karşılıklı savunma düzeni içine girerek tahkimat işlerine hız verdiler.

Şimdi sıra Türk ordusuna gelmişti. Ancak yurdu kurtaracak kesin bir taarruz için gerekli personel, silah, araç-gereç ve diğer ihtiyaçları sağlamak için 26 Ağustos 1922 gününe kadar 10,5 ay daha beklemek gerekecekti.

 

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır.

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, kendisine Gazi ve Mareşal unvanının verilmesi üzerine orduya gönderdiği 20 Eylül 1921 tarihli beyannamede aşağıdaki hususları bildirmiştir. (özetle)

Arkadaşlar

1- Milletimizi yabancıların elinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu savaşta Sakarya zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Sakarya boyunda verdiğimiz savaş çok önceki savaşlarımızda olduğu gibi Anavatanın yalnız bir köşesini, küçük ya da büyük parçasını büyük zarar verecek, ya da yok yok olmaya yol açacak bir duruma düşürmüyordu. Orada (Sakarya’da) biz, bütün ülke, bütün varlığımız ve istiklâlimiz karşılığında denecek kadar mühim büyük bir savaşa giriştik. Yirmi bir gün yirmi bir gün gece millettin istiklâli düşüncesiyle, bir milletin (Yunan) kuvvet kullanarak ele geçirme ve yağma düşüncesi birbiri ile boğuştu.

2- Sizin başını eğmeyi kabullenmeyen istiklâl düşünceniz, ilerleyen düşmanı geri çekilmek durumunda bıraktı. Kızgın bir ufuk üzerinde tüten ve yayan yüzlerce köylerimizi arkasında bırakarak düşman ordusu, ceza önünde kaçan bir cani gibi, geldiği yerlere gidiyor. Hâlbuki o ( Yunan Ordusu kastedilmektedir.) bir savaş değil yalnız bir akın düşünüyordu.

3- Mazlum milletimizi tarihin en öldürücü bir zamanında yeniden ışığa ve kurtuluşa kavuşturan bu savaşta sizin Başkumandanınız olmaktan dolayı, bir insan kalbi için değeri bilinebilecek en derin mutluluğu ve iftiharı duydum.

4- Kumandanlara:

Tehlike büyüdükçe yükselen azim ve tedbiriniz, derin ve hassas zekâlarınızla savaşın başarılı bir biçimde idaresinde gösterdiğiniz olağanüstü yeterlilik için;

Subaylara:

Trablusgarp, Balkan ve Dünya Savaşından yeni çıkmış iken bir ateşten diğerine geçerek millettin istiklâl mücadelesinde tuttuğumuz mevkii, genç ve aziz başlarınız üzerinde dönen yeni ölüme karşı gösterdiğiniz küçümseme ve yüreklerinizde ışıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan millet aşkı ve bütün bir heyecanla seyrettiğim sayısız kahramanlıklarınız için,

Erlere;

Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha önce sizi başka savaş alanlarında da tanımıştım. Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, inancınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pak kalbin ile düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için, minnet ve şükranımı söylemeyi kendime en yüce bir borç bilirim.

5- Sizin gibi kumandanları, subayları, erleri olan bir millettin yabancı eller altında köle olması mümkün değildir. Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hakkımda yeni bir rütbe ve unvan ile beliren iltifat ve teveccühü doğrudan doğruya size dayanmaktadır. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu en şerefli, en ulu bir savaş ile seçkin olan yine ordudur.

6- Zaferden dolayı sizin kahramanlıklarınızla sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar pahasına kazanılan bu büyük zaferin, millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve unvanı ancak size bağlayarak bütün askerlik yaşamımın en büyük iftihar kaynağı olarak taşıyacağım. Cenap-ı Hak; giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silâh arkadaşlarıma kendilerini ayırt eden asaletin, yiğitliğin, kahramanlığın hakkı olan kesin kurtuluşa ulaşmayı sağlasın.[9]

 

atatürk'ün gazi ve mareşal rütbeli resmi ile ilgili görsel sonucu

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa

Sakarya Meydan Muharebesi ve sonuçları

Sovyet Rusya, TBMM Hükümeti ile 1. İnönü Zaferi’nden (11 Ocak 1921) sonra 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması’nı imzalamıştı. Böylece Rusya, Sevr Antlaşması’nı tanımıyor, TBMM Hükümeti’ne her türlü yardım ve destek sağlamayı kabul ediyordu.

Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de TBMM Hükümeti tarafından Başkomutanlık görevine getirilmiştir.

23 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı içinde kader tayin edici bir rol oynamıştır. Başkomutan Atatürk’ün öngördüğü; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Prensibi ile şekillenen harekât, stratejik alanda üstün ve daha büyük bir ordunun, muharebe bölgesinin bütün genişlik ve derinliği içinde nasıl yenilgiye uğratılıp, felâkete sürüklenebileceğini gözler önüne sermiştir.

21 gün 21 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Yunan kuvvetleri geri püskürtülmüş, Eskişehir Afyon hattına çekilmek zorunda bırakılmıştır. Taarruz üstünlüğünün Türk ordusuna geçmesini sağlayan Sakarya Zaferi, TBMM Hükümeti’ne siyasal başarı kapılarını aralamış ve Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını kuvvetlendirmiştir.

 

Sakarya Meydan Muharebesinin Askeri ve Siyasi Sonuçları

1-Askeri Sonuçları

A. Sakarya Zaferi’yle üstünlük Türk ordusuna geçmiştir. Sakarya Muharebeleri, Türk ordusunun moralini ne kadar yükseltmiş ise, Yunan ordusunun moralini de o derece kırmıştır.

B. Önce Sakarya doğusu, sonra da Afyon-Eskişehir hattına kadar olan vatan parçası Yunanlılardan temizlenmiştir.

C. Taktik açıdan değerlendirildiğinde, Sakarya Meydan Muharebesi’nin 25 km. derinlikte yapılmış bir satıh (alan) muharebesi olduğu görülmektedir. “Hat Taktiği” (dar alan, mevzi) mazide kalmıştır.

D. Sakarya Meydan Muharebesi sonucu, askeri harekât yön değiştirmiştir. Kurtuluş Savaş’ında (26 Ağustos – 30 Ağustos 1922), Sakarya Muharebesi sonuna kadar stratejik mevzi savunma yapılmış, Sakarya’dan sonra da stratejik taarruza dönüş olmuştur. Yunan ordusu stratejik saldırı yapma gücünü yitirmiştir.

E. Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Muharebesi (30 Ağustos 1922) için gerekli olan hazırlıkların yapılmasına zaman kazandırmıştır.

F. Vefa duygusu ile dolu olan Türk Milleti Sakarya Zaferi’nden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya, milletvekilleri eliyle Gazi unvanı ve Mareşal rütbesini vermiştir. (19 Eylül 1921)

G. Sakarya Meydan Muharebesi sonunda, Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.245 kayıp olmak üzere toplam: 39.266’dır. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam: 23.067’dir.

2- Siyasi Sonuçları

A. Sakarya Zaferinden kısa bir süre sonra, 13 Ekim 1921 günü Sovyetlerin aracılığıyla Ankara Hükümeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla; Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan, Moskova Antlaşması’nı kendileri için de geçerli saymışlardır. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı kesinlikle güvenlik altına alınmıştır.

B. Fransa, Sakarya Zaferi’nden sonra bekle-gör tutumunu bırakarak İtilâf devletlerinden kopmuş ve TBMM Hükümeti ile 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşma ile Fransa tarafından TBMM Hükümeti ve Hatay-İskenderun dışında bugünkü güney sınırımız tanınmıştır. Fransızlar Güney Anadolu topraklarından çekilmiştir. Güney Cephesi güvenlik altına alındığından oradaki birliklerimiz de Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

C. Batı Anadolu’daki Yunan egemenliğini hiç bir zaman kabullenemeyen İtalyanlar ise, Sakarya Zaferi’nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlamışlardır. 1921 sonuna kadar işgal ettikleri yerleri boşaltmışlar, böylece hukukça olmasa bile fiili olarak İtalyanlar da bizimle olan savaşı bitirmişlerdir.

D. Sakarya Zaferi İngiltere’yi de Ankara Hükümetini tanımaya zorlamış ve 23 Ekim 1921 günü “Tutsakların Serbest Bırakılması Antlaşması” yapılmıştır. Antlaşmaya göre; İngilizler ellerinde bulunan Birinci dünya Savaşı tutsağı Türk komutanları ile Malta Adası’na sürdükleri Türk devlet adamları ve aydınlarını, Türkler de Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklattığı Anadolu’da bulunan İngiliz uyruklularını serbest bırakılmıştır.

E. Türk ordusunun Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanması, Yunan dış politikasında da köklü değişikliklere neden olmuştur. Sakarya’dan sonra Yunanlıların “Ankara’nın alınması” ve “Büyük Bizans’ın kurulması” gibi düşleri, Sakarya nehrinin sularına gömülmüştür. [10]

 

Türk Milletinin meşru hakkı, sonunda insanlık ve uygarlık dünyası tarafından tanınacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Meydan Muharebesinden sonra 14 Eylül 1921 tarihinde yayınlattığı beyannamede aşağıdaki konular bildirilmiştir.

1-Kutsal topraklarımızı çiğneyerek Ankara’ya girmek ve ülkenin bağımsızlığının fedakâr muhafızı olan ordumuzu yok etmek isteyen Yunan ordusu, yirmi bir gün süren pek kanlı savaşlardan sonra Allah’ın yardımıyla mağlup edilmiştir. Ordumuzun karşı saldırıya geçmesi üzerine yüz geri etmek suretiyle kahraman Türk askerlerinin süngülerinden kurtulmak isteyen düşman ordusuna kaçmaya başladıkları sırada aman verilmemiş ve önemli kuvvetleri Sakarya doğusunda yok edilmiştir.

2- Sakarya’dan geçerek şaşkın ve düzensiz olarak batıya yönelen kısımlarının da arkasını bırakmayarak suçsuz Türk milletinin hayat ve istiklâline canavarca saldıranlara yaraşan cezayı vermek için ordumuz, sönmez bir kararlılık ve kahramanlıkla görevini yapmayı sürdürüyor.

3- İstanbul’da o zaman kendisine Türk hükümeti adını veren ve ama yabancılara hoş görünmek çabası ile Türk milletinin en kutsal çıkarlarını ayaklar altına alan… Vatan sevgisinden yoksun bir takım ileri gelenlerin (Sultan Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit ve hükümeti kastedilmektedir.) canice göz yummasından faydalanarak İzmir’e çıkan düşman, bundan önce de İnönü’nde Dumlupınar’da birden çok Türk kararlığı ve inancı karşısında bozguna uğratılmış ve mağlup edilmişti.

4- Ancak bu derslerden sonuç çıkarmayan ve hiçbir hukuka dayanmayarak kutsal yurdumuza saldırmakta direnen Yunanlılar, bu kez Kral Konstantin’in saltanatla ilgili aşırı tutkusunu tatmin için ülkelerinin bütün çıkarlarını açtılar. Para, asker, araç-gereç konusunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek aylarca hazırlandılar. Ayrıca, Doğudaki politik çıkarlarını korumak için suçsuz kanların dökülmesini isteyen birtakım yabancı dostlarının (anlaşılan Ermeni ve Fransızlar) gizli ve açık yardımlarına, desteklerine dayandılar.

5- Böylece meydana getirdikleri düzenli ve donanımlı büyük bir ordu ile alçakça Anadolu içlerine saldırdılar. Düşünmediler ki, Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri, kendilerinin lânetlenmiş ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.

6- Gerçekte milletimiz, düşmanın hazırlıklarına karşı koymak için hiçbir fedakârlıktan çekinmedi. Ordumuza takviye için para, insan, silâh, hayvan, araba, kısaca her ne lazımsa büyük istekle bol bol verdi. Avrupa’nın en ileri araçlarıyla donatılan Konstantin ordusundan, ordumuzun teçhizat bakımından da geri kalmaması ve hatta ona üstünlük sağlayabilmesi gibi inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının fedakârlığına borçluyuz.

7- Milli amaç uğrunda millettin özel çıkarlarını küçümseyenlere karşı gösterdikleri şaşırtıcı başarılar, torunlarımızın ve kuşaklarımızın sonsuza dek övünç kaynağı olacaktır. Bu toplu çabalar sonucudur ki, ordumuz ölümü düşünmeden hiçbir dakika durmaksızın yüksek bir moral güçle düşmanın üzerine atıldı.

Canımızı, namusumuzu almak üzere Haymana ovasına kadar gelen düşman askerleri, tutsak düştükleri zaman onurlu askerlerimizden ilk yalvarışlı dilek olarak bir parça ekmek istemeleri, gururlu görüntüler sergileyen düşmanlarımızın sonunu gösteren anlamlı bir durumdur. Bu denli kararlı bir fedakârlıkla topraklarını savunan milletimiz, ne kadar övünse haklıdır. İstiklâl savaşımızda yardımlarını milletten esirgemeyen Cenab-ı Hakk’a şükretmeyi kesinlikle unutmayalım.

8- Bizler, gerçekte meşru olan davamızda Allah’ın yardımından hiçbir zaman umudumuzu kesmedik. Hiçbir kimsenin hakkına saldırmadığımız gibi başkaları tarafından da hayat hakkımıza ve istiklâlimize saygı duyulmasından ayrı davamız yoktur. Milli sınırlarımız içinde her uygar millet gibi özgür yaşamaktan başka bir amacı olmayan Türk milletinin meşru hakkı, sonunda insanlık ve uygarlık dünyası tarafından tanınacaktır. Ancak, silâhlarımızı amacımız bütünüyle elde edildikten sonra bırakacağımız pek yakın olan mutlu ana kadar eskiden olduğu gibi bütün milletin olabildiğince çaba ve fedakârlıkta bulunmasını beklerim. Cenab-ı Hak, yüce yardımlarını sürdürsün âmin. [11]

 



[1] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 15- 25.

[2] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, K.K. (Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz); s.996.

[3] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 37.

[4] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 39.

[5] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s. 41.

[6] Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü; Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Yayınları, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1997, s.46.

[7] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, Açık Söz; 14 Eylül 1921.

[8] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 434-436, T. İ. T. E. Arşivi; 126/19245.

[9] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 440-441, H.M. (Hâkimiyet-ii Milliye): 21 Eylül 1921.

[10] Genelkurmay Başkanlığı; Sakarya Meydan Muharebesi Harp Tarihi Broşürü, Ankara -1997, s. V,1,53-56.

[11] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri; Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2006, s. 436-438, T.İ.T.E. Arşivi (Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi); 126/19247.